aslandoğmuş köyü forum

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ASLANDOĞMUŞ KÖYÜ WEB SİTESİ FORUM


    Nazım Hikmet şiirleri

    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:53

    NERDEN GELİP NEREYE GİDİYORUZ?


    Başlangıç

    Doğrultup belimizi kalktığımızdan beri iki ayak üstüne,
    kolumuzu uzunlaştırdığımızdan beri bir lobut boyu
    ve taşı yonttuğumuzdan beri
    yıkan da, yaratan da biziz,
    yıkan da yaratan da biziz bu güzelim, bu yaşanası dünyada.

    Arkamızda kalan yollarda ayak izlerimiz kanlı,
    arkamızda kalan yollarda ulu uyumları aklımızın, ellerimizin, yüreğimizin,
    toprakta, taşta, tunçta, tuvalde, çelikte ve pılastikte.

    Kanlı ayak izlerimiz mi önümüzdeki yollarda duran?
    Bir cehennem çıkmazında mı sona erecek önümüzdeki yollar?



    1

    Çocukların avuçlarında günlerimiz sıra bekler,
    günlerimiz tohumlardır avuçlarında çocukların,
    çocukların avuçlarında yeşerecekler.

    Çocuklar ölebilir yarın,
    hem de ne sıtmadan, ne kuşpalazından,
    düşerek de değil kuyulara filân;
    çocuklar ölebilir yarın,
    çocuklar sakallı askerler gibi ölebilir yarın,
    çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında
    arkalarında bir avuç kül bile değil,
    arkalarında gölgelerinden başka bir şey bırakmadan.
    Negatif resimcikler boşluğun karanlığında.
    Kırematoryum, kırematoryum, kırematoryum.
    Bir deniz görüyorum
    ölü balıklarla örtülü bir deniz.
    Negatif resimcikler boşluğun karanlığında,
    yaşanmamış günlerimiz
    çocukların avuçlarıyla birlikte yok olan.



    2

    Bir şehir vardı.
    Yeller eser yerinde.
    Beş şehir vardı.
    Yeller eser yerinde.
    Yüz şehir vardı.
    Yeller eser yerinde.
    Yok olan şehirlere şiirler yazılmayacak,
    şair kalmayacak ki.

    Pencerende bir sokak bulvarlı.
    Odan sıcak.
    Ak yastıkta üzüm karası saçlar.
    Adamlar paltolu, ağaçlar karlı.
    Penceren kalmayacak,
    ne bulvarlı sokak,
    ne ak yastıkta üzüm karası saçlar,
    ne paltolu adamlar, ne karlı ağaçlar.
    Ölülere ağlanmayacak,
    ölülere ağlayacak gözler kalmayacak ki.
    Eller kalmayacak.
    Negatif resimcikler dalların altındaki
    yok olmuş olan dalların altındaki.
    Yok olmuş olan dalların üstünden
    o bulutlardır geçen.
    Güneye götürmeyin beni,
    ölmek istemiyorum...
    Ölmek istemiyorum,
    Kuzeye götürmeyin beni...
    Batıya götürmeyin beni,
    ölmek istemiyorum...
    Ölmek istemiyorum,
    Doğuya götürmeyin beni...
    Bırakmayın beni burda,
    götürün bir yerlere.
    Ölmek istemiyorum,
    ölmek istemiyorum.
    O bulutlardır geçen
    yok olmuş olan dalların üstünden.



    3

    Tahta, beton, teneke, toprak, saman damlarımızla iki milyardan artığız,
    kadın, erkek, çoluk çocuk.
    Ekmek hepimize yetmiyor,
    kitap da yetmiyor,
    ama keder
    dilediğin kadar,
    yorgunluk da göz alabildiğine.
    Hürriyet hepimize yetmiyor.
    Hürriyet hepimize yetebilir
    ve sevda kederi,
    hastalık kederi,
    ayrılık kederi,
    kocalmak kederinden
    gayrısı aşmayabilir eşiğimizi.
    Kitap hepimize yetebilir.
    Ormanlarınki kadar uzun olabilir ömrümüz.
    Yeter ki bırakmayalım, yaşanmamış günlerimiz yok olmasın çocukların
    avuçlarıyla birlikte,
    boşluğun karanlığına çıkmasın negatif resimcikler,
    yeter ki ekmek ve hürriyet yolunda dövüşebilmek için yaşayabilelim.


    Çağırı

    Tanrı ellerimizdir,
    Tanrı yüreğimiz, aklımız,
    her yerde var olan Tanrı,
    toprakta, taşta, tunçta, tuvalde, çelikte ve pılastikte
    ve bestecisi sayılarda ve satırlarda ulu uyumların.

    İnsanlar sizi çağırıyorum :
    kitaplar, ağaçlar ve balıklar için,
    buğday tanesi, pirinç tanesi ve güneşli sokaklar için,
    üzüm karası, saman sarısı saçlar ve çocuklar için.

    Çocukların avuçlarında günlerimiz sıra bekler,
    günlerimiz tohumlardır avuçlarında çocukların,
    çocukların avuçlarında yeşerecekler.


    22 Kasım 1962
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:54

    NEYİ BİLDİRİR SAYILAR


    sayılar bebelerin kundakları
    sayılar tabutları şehirlerin
    öldürülmüş
    öldürülebilecek olan
    sayılar yaklaşan bir şeyleri bildirir
    sayılar bildirir uzaklaşan bir şeyleri

    nedir yaklaşan bize
    bizden uzaklaşan nedir

    dünya savaşı: I
    dünya savaşı: II
    14'ten 18'e 39'dan 45'e 10 yıl 54 milyon ölü
    49 milyon sakat
    ölülerle sakatların memleketi
    103 milyon nüfuslu bir memleket
    ve ayrıca öksüzleri delileri yanık taşlarıyla

    ve gidenlerden biri evimizdendi
    gitti dönmedi bir daha
    19'unda mıydı 40'ında mıydı aklımda kalmamış
    döndü iki gözü kör
    gök gözlü müydü kara gözlü müydü aklımda kalmamış
    döndü dizkapağından kesik sol bacağı
    döndü ve kapısını bulamadı evinin
    14'ten 18'e 39'dan 45'e 10 yıl 54 milyon ölü
    49 milyon sakat

    yeryüzünde yuvarlak hesap ve şimdilik 2,5 milyarız
    % 80'imiz aç
    dişlerimiz dökülüyor
    dişetlerimiz yara içinde
    ölü derilerimiz çatlak
    hele çocuklarımız
    sallanan koca kafaları
    kırış kırış yüzlerinde kederli iri gözleriyle
    ve eğri büğrü incecik bacakları üstünde karınları
    davul gibi

    yeryüzünde yuvarlak hesap ve şimdilik 2,5 milyarız
    % 80'imiz aç
    yıl 1962
    62 yılında 2 avcı uçağını sofraya koysak
    çevirsek ete ekmeğe şaraba salataya
    40 milyon insan doyasıya yer içer
    40 milyon kediye de artar ekmekten etten
    kediler salata yemez şarap içmez
    kedileri ben kattım ziyafete

    balistik füzeleri filimlerde seyrettim
    2 balistik füze yakıp kül eder 150 kitaplığı daha
    kurulmadan onlar
    belki benim kitabım da vardır içinde
    62 yılında bombardıman uçaklarını gördünüz mü
    son modellerini
    2 bombardıman uçağı 4 sağlık evini yükler yanına
    bombalarının
    temeli daha atılmamış 4 sağlık evini koskoca
    pırıl pırıl
    ve yatakları röntgenleri umutlarıyla
    62'de atomlu atomsuz silahlanma yarışı 12 milyar
    dolar yılda
    10 yılda 120 bin milyar

    yıldızların sayısına yakın mı bilmem
    120 bin milyar
    yahut 150 milyon yapılmamış ev
    yapılabilecek ama yapılmamış ev
    150 milyon ev hayaleti
    5 odalı akarsulu elektrikli banyolu
    kapıları merdivenleri pencereleri 150 milyon evin
    güneş doğarken camları
    gölgeleri akşamüstü
    balkonları ayışığında

    ayının ini var
    sümüklü böceğin kabuğu
    bizimse bu işte halimiz ortada
    bir adam tanırım
    iki elli iki ayaklı
    kaytan kara bıyıklı
    otuzuna bastı bu yıl
    iki oğlundan biri yedisinde öbürü altı aylık
    anası karısı kaynatası
    ve bir fotoğraf askerlikte çekilmiş ya kendisinin ya
    rahmetli babasının
    ya kaynatasının
    ve bir leğen
    ve bir göz oda

    150 milyon ev
    bu evlerden bir teki
    odaları kapıları akarsuyu ve yemek masası bu evin
    62'de atomlu atomsuz silahlanma yarışı 120 milyar
    dolar yılda
    10 yılda 120 bin milyar dolar
    yahut 150 milyon yapılmamış ev
    yapılabilecek ama yapılamamış
    tanıdığım adamınki de içinde
    balkonunda ayışığı
    62'de atomlu atomsuz silahlanma yarışı 120 milyar
    dolar yılda
    yahut yuvarlak hesap 1 milyar ölü adayı
    ve ölüme hazır en azdan yarısı bütün toprakların
    yarısı bütün ağaçların balıkların bütün yağmurların
    ve ana rahmine düşenlerin en azdan yarısı ölüme
    hazır
    tepeden tırnağa silahsızlansak
    63'de mi olur 65'te mi artık
    atomlu atomsuz silahsızlansak bütün iklimlerde
    ve insanca işlesek yeryüzü nimetlerini
    çoğaltsak onları -
    kazırdık açlığın kökünü üç ayda
    dişlerimiz dökülmez olur
    kanamaz dişetlerimiz
    hele çocuklarımız
    keder silinir gözlerinden
    eğri büğrü bacakları doğrulur
    iner şiş karınları

    neyi bildirir sayılar
    neyi bildirmeli
    yaklaşan nedir size
    uzaklaşan nedir bizden.
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:54

    NİKBİNLİK



    Güzel günler göreceğiz çocuklar,
    güneşli günler
    göre-
    -ceğiz...
    Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
    ışıklı maviliklere
    süre-
    -ceğiz...
    Açtık mıydı hele bir
    son vitesi,
    adedi devir.
    Motorun sesi.
    Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir
    ne harikûlâdedir
    160 kilometre giderken öpüşmesi...

    Hani şimdi bize
    cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
    yalnız cumaları
    yalnız pazarları..
    Hani şimdi biz
    bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
    ışıklı caddelerde mağazaları,
    hani bunlar
    77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
    Hani şimdi biz haykırırız
    Cevap:
    açılır kara kaplı kitap:
    zindan..
    Kayış kapar kolumuzu
    kırılan kemik
    kan.
    Hani şimdi bizim soframıza
    haftada bir et gelir.
    Ve
    çocuklarımız işten eve
    sapsarı iskelet gelir..
    Hani şimdi biz..
    İnanın:
    güzel günler göreceğiz çocuklar
    güneşli günler
    göre-
    -ceğiz.
    Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
    ışıklı maviliklere
    süre-
    -ceğiz.....
    1930
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:54

    NİYAZALANT SÖMÜRGESİ



    Afrika, Niyazalant sömürgesi.
    Saat sabahın dördü.
    Dipçikler kapıları dövdü
    ve işte fotoğraf :
    Zenci kardeşlerim bir don bir gömlek
    ve ayakları çıplak
    ve pembe avuçlu elleri kıvırcık başlarının üzerinde
    dizilmişler duvar diplerinde.



    Tıpkı bizim gibi,
    bizim de dipçikle dövüldü kapılarımız,
    bizim de ellerimiz havada, ayaklarımız çıplak,
    ama bizde de bize bağlı
    duvar diplerinde esir kalıp kalmamak.


    1962
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:55

    ONUN DOĞUŞU VE DEMİRHANE BACASI



    Demirhane bacası ki
    yağmurda ümitsiz ve müntekim
    dururdu.
    Ve rüzgâr ki kendini
    kaldırıp kaldırıp demirhane bacasına vururdu.
    Ve siyah bir yelken gibi gece rüzgârdayken,
    sahip değilken ağaçlar dallarına, kuşlar kanatlarına,
    ve çekerken karanlıktan yıldırımları toprak,
    insanlar ve âletler bırakıp kaldırımları
    derin uykulardayken
    bir zemin katında bir çocuk doğdu.
    Yıldızlar teker teker
    deste deste yandılar.
    Yıldızlar, onun çocuk gözleri gibi aydınlık
    ferah veren
    kerim olandılar...
    Demirhane bacası
    ışıyıp gülümsedi,
    dedi :

    « — Zemin katında doğan bil ki o dur.
    Rehber ve delil ki o dur.
    Fikri derin, şefkati gani, gazabı yamandır,
    âletsizlerin oğlu,
    âletsizlere âlet verecek olandır.
    O, onların içinde, onların önünde o,
    matem gecesinde, kavga yerinde, bayram gününde o.
    Ve o her yanından ana kucağı gibi
    saracaktır onları.
    Ona ram olacak dört kadim unsur :
    âteş ve toprak, rüzgâr ve yağmur.
    Ve körler hikâyesinin son babını
    o, tekmil ettirecektir.
    Yazacaktır insanoğlu öz kitabını
    bilerek
    isteyerek.»

    Sustu demirhane bacası.
    Söküyor şafak.
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:55

    ORADA TANIDIKLARIM


    I
    Bir kafes.
    Bir kanarya kuşu.
    Sarı kanatların
    tellere vuruşu.
    Kitaplar, kitaplar,
    Puşkinden Mayakofskiye kadar
    şiir kitapları..
    Kitaplar, kitaplar,
    Felsefe - Diyalektik Materyalizm.
    İktisat - Dört cilt Kapital.
    Bir keman -
    yeni doğmuş bir çocuk gibi yatıyor kutusunda.
    Pencere açık.
    Dışarda şehir -
    ayışıklı uykusunda...
    Gözler.
    Kocaman, berrak, iri,
    iki mavi damla gibi gözleri..
    Kumral
    kıvırcık
    bir sakal.
    Yüzü beyaz...
    Pencere açık.
    Gece.
    Yaz....
    Odada ikimiz.
    Konuşuyor o:
    -"İsterdim ki ben,
    Şarkılarımı söylesinler benim
    el ele tutuşup dönerken
    çocuk bahçelerinde çocuklarımız..
    Duyduğum seslerin en güzelidir -
    bir yaz gecesi -
    dizimde yatan bir çocuğun
    bana yıldızları soruşu.."
    Bir kafes.
    Bir kanarya kuşu.
    Bir keman -
    yeni doğmuş bir çocuk gibi yatıyor kutusunda.
    Pencere açık.
    Dışarda şehir -
    ayışıklı uykusunda.
    Odada ikimiz.
    Konuşuyor o:
    -"İsterdim ki ben,
    bir kitap bekçisi olayım
    camları güneşli bir kitap evinde.
    Duyduğum zevklerin en doyulmazıdır -
    yıldızlı cenup denizlerinin alevinde
    sabahlar gibi
    sevilen bir kitap başında sabahlamak...."
    Kitaplar, kitaplar,
    Puşkinden Mayakofskiye kadar
    şiir kitapları.
    Felsefe - Diyalektik Materyalizm.
    İktisat - Dört cilt Kapital.
    Gözler.
    Kocaman, berrak, iri,
    iki mavi damla gibi gözleri.
    Duvarda bir tabanca -
    N A G A N T ..
    Pencere açık.
    Dışarda yaz.
    Gözler.
    Yüzü beyaz.
    İkimiz.
    Konuşuyor o:
    -"Öldürüyorum.
    Öldürüyorum.
    Öldürüyorum.
    Boşalan bir çuval gibi devrildiklerini görüyorum.
    İş ağır.
    Fakat...."
    Duvarda bir tabanca -
    N A G A N T ..
    İkimiz.
    Konuşuyor o:
    -"Kalbini, kellesini, bağrını
    - TEK KELİME -
    inkilaba verenler
    taşırlar bizde yükün en ağırını.
    Öldürüyorum.
    Devrildiklerini görüyorum...
    Halbuki ben
    çocuklarımız el ele tutuşup dönerken
    şarkılarımı....
    Ben..
    Bir kitap evinde...
    Yıldızlı cenup denizlerinin alevinde
    sabahlar gibi
    sevilen bir kitap başında sabahlayım..."
    Yüzü beyaz.
    Pencere açık.
    Gece.
    Yaz..
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:55

    ORADA TANIDIKLARIM 2


    II
    -"Nazım yoldaş
    benim kızım
    beş yaşında.
    Benim kızımın annesi
    1922 senesi.
    Benim kızım
    dinledi ilk duvarcı türküsünü
    kurduğumuz yapının.
    Yapı yükseldi
    yapı büyüdü.
    Yeni yapıda yeni dokumacılar
    yeni renklerle yeni kumaşlar dokuyor.
    Benim kızım büyüdü,
    Benim kızım Alfabe okuyor.
    Ben büyüdüm
    felsefe okuyorum....."
    Bir masa.
    Başında masanın
    beyaz keten elbiseli
    Tavariş Marusa.
    Duvarlarda fotoğraflar,
    bakıyorlar insana rüya görür gibi.
    Duvarlarda fotoğraflar -
    bir fabrika avlusunda çekilmiş bazıları,
    üzerinde bazısının
    Mogol, Uygur, Çin, Latin, Rus, Tatar yazıları....
    Bir masa
    Üstünde masanın
    mavi bir Ukranya kasesi.
    Karanfiller.
    Marusa'nın sesi:
    -"Sene 918.
    Zırhlı trenle Kiyefe gitmedeyiz.
    Kış.
    Gece.
    Kar.
    Ayın içinden bir manzara gibi
    Ukranya stepleri karın altında yatıyorlar.
    Havada tek bir insan sesi yok.
    Dünyanın üstünde donmuş bir dünya gibi
    susan havada
    yalnız tekerleklerin şarkısı.
    Kış.
    Gece.
    Kar.
    Vagonda bizimkiler uyuyorlar.
    Kapı açık.
    Yıldızlar düşüyor içeriye.
    İpekli bir kumaş yırtar gibi
    yürüyor yırtarak geceyi tren.
    Uyuyor bizimkiler.
    Bekliyorum ben
    Mahnodan esir alınan
    iki köylü neferi.
    Yıldızlar düşüyor içeriye.
    Gözlerime yalvarıyor
    esirlerin gözleri:
    -"Bırak bizi
    bırak bizi
    bırak...
    Aç gözlerle aç öküzler
    bekliyor bizi.
    Bekliyor bizi toprak.
    Bırak bizi
    bırak..."
    Kapı açık.
    Yıldızlar düşüyor içeriye.
    Öldürebilirim,
    yalvaran gözlere bakamam.
    Başımı çevirdim geriye..
    Ve
    tekrar baktığım zaman
    karın üstünde iki korkuydu kaçan.
    Diz büktüm.
    Mavzer.
    Geçti bir saniye.
    "Bırak bizi"
    Üç saniye..
    "Aç gözlerle aç öküzler"
    Dört saniye..
    "Bekliyor bizi toprak"
    Beş, altı, yedi..
    Namluda
    arpacık
    titredi.
    Geçiyor saniyeler.
    Mavzer.
    Kaçanların peşinden altı fişenk yaktım.
    Ve hiçbiri
    değmedi
    hedefe.
    Nasıl oldu bu?
    Gökte uçan turnayı gözünden vuran kadın,
    vuramadın...
    Vurmalıydım ama..
    Kavgada düşmanın
    aile ismi sorulmaz.
    İnkılabın nöbetinde
    dolaşık yumak gibi bir yürekle durulmaz..
    .......
    ........
    Kış.
    Gece.
    Kar.
    Hatıralar..
    Hatıralar..
    ......
    ......
    Köyden yoldaşlar göndermiş
    Ukranya ekmeği yemez misiniz?"
    Beyaz keten bir örtü.
    Tombul esmer bir Ukranya ekmeği.
    Çavdarlı bir yaz kokusu esmer ekmekte..
    Masa.
    Başında masanın
    beyaz keten elbiseli
    Tavariş Marusa.....
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:55

    ORKESTRA



    Bana bak!
    Hey!
    Avanak!
    Elinden o zırıltıyı bıraksana!
    Sana,
    üç telinde üç sıska bülbül öten
    üç telli saz
    yaramaz!

    Bana bak!
    Hey!
    Avanak!
    Üç telinde üç sıska bülbül öten
    üç telli saz
    dağlarla dalgalarla kütleleri
    ileri
    atlatamaz!

    Üç telli saz
    yatağını değiştirmek isteyen
    nehirlerden:-
    köylerden, şehirlerden
    aldığı hızla,
    milyonlarla ağzı
    bir tek
    ağızla
    güldüremez!
    Ağlatamaz!
    hey!
    hey!
    üç telli sazın
    üç telinde öten üç sıska bülbül öldü acından.
    Onu attım
    köşeye!
    hey!
    hey!
    üç telli sazın
    ağacından
    deli tiryakilere
    içi afyon lüleli
    bir çubuk
    yaptılar!

    Hey!
    Hey!
    Dağlarla dalgalarla, dağ gibi dalgalarla dalga gibi
    dağ-lar-la
    başladı orkestram!
    Hey!
    Hey!
    Ağır sesli çekiçler
    sağır
    örslerin kulağına
    Hay-kır-dı!.
    Sabanlar güleşiyor tarlalarla,
    tarlalarla!
    Coştu çalgıcı başı,
    esiyor orkestram
    dağlarla dalgalarla, dağ gibi dalgalarla, dalga gibi
    dağ-lar-la.

    1921
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:56

    OTOBİYOGRAFİ


    1902'de doğdum
    doğduğum şehre dönmedim bir daha
    geriye dönmeyi sevmem
    üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
    on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği
    kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
    ve on dördümden beri şairlik ederim



    kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
    ben ayrılıkların
    kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
    ben hasretlerin



    hapislerde de yattım büyük otellerde de
    açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir



    otuzumda asılmamı istediler
    kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
    verdiler de


    otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
    elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya



    Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de
    961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır



    partimden koparmağa yeltendiler beni
    sökmedi


    yıkılan putların altında da ezilmedim



    951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
    52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü



    sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
    şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
    aldattım kadınlarımı
    konuşmadım arkasından dostlarımın



    içtim ama akşamcı olmadım
    hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana



    başkasının hesabına utandım yalan söyledim
    yalan söyledim başkasını üzmemek için
    ama durup dururken de yalan söyledim



    bindim tirene uçağa otomobile
    çoğunluk binemiyor
    operaya gittim
    çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
    çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
    camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
    ama kahve falıma baktırdığım oldu

    yazılarım otuz kırk dilde basılır
    Türkiye'mde Türkçemle yasak



    kansere yakalanmadım daha
    yakalanmam da şart değil
    başbakan filân olacağım yok
    meraklısı da değilim bu işin
    bir de harbe girmedim
    sığınaklara da inmedim gece yarıları
    yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
    ama sevdalandım altmışıma yakın
    sözün kısası yoldaşlar
    bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
    insanca yaşadım diyebilirim


    ve daha ne kadar yaşarım
    başımdan neler geçer daha
    kim bilir.
    11 Eylül 1961
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:56

    O VE AKSAKALLILAR



    Yeşil selviler, beyaz mezar taşları ve elyazma kitaplar vardı manzarada.
    Gün akşama yakındı ve durgundu.

    Bir yemiş sofrasının başında bağdaş kurmuş gibi
    oturmuşlardı etrafına ibret aynasının.
    Aksakalları bilgin, gözleri genç, elleri yorgundu,
    ilhamlı, vahim ve dalgındılar.
    O, birdenbire meclise geldi
    dedi :
    «— İbret aynasından bakıp
    çubuklarını yakıp
    şerh ü izah edenler.
    Değişmekte olanı görüp
    içine girip
    değiştirmektir hüner.
    Ve sanmayın ki değişen başı boş bir oktur,
    kanunu ve nizamı yoktur.
    Ben, bilip bildiririm ki :
    Rab ve kitap
    ve saçı rüzgârda uçan «kahraman» değil,
    (karanlık orman, tuzlanmamış deri,
    budaklı lobut ve taş baltadan beri)
    Onlar'dır büyük macerayı yapan.
    Onlar ki toprakta karınca
    suda balık
    havada kuş kadar
    çokturlar.

    Korkak, cesur
    cahil, hakîm
    ve çocukturlar.
    Ve kahreden
    yaratan ki Onlar'dır,
    şarkılarımda yalnız Onlar'ın maceraları vardır...»
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:56

    ÖLÜME DAİR



    Buyrun, oturun dostlar,
    hoş gelip sefalar getirdiniz.
    Biliyorum, ben uyurken
    hücreme pencereden girdiniz.
    Ne ince boyunlu ilâç şişesini
    ne kırmızı kutuyu devirdiniz.
    Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
    başucumda durup el ele verdiniz.
    Buyrun, oturun dostlar
    hoş gelip sefalar getirdiniz.

    Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor?
    Osman oğlu Hâşim.
    Ne tuhaf şey,
    hani siz ölmüştünüz kardeşim.
    İstanbul limanında
    kömür yüklerken bir İngiliz şilebine,
    kömür küfesiyle beraber
    ambarın dibine...

    Şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı
    ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız
    simsiyah başınızı.
    Kim bilir nasıl yanmıştır canınız...
    Ayakta durmayın, oturun,
    ben sizi ölmüş zannediyordum,
    hücreme pencereden girdiniz.
    Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
    hoş gelip sefalar getirdiniz...

    Yayalar-köylü Yakup,
    iki gözüm,
    merhaba.
    Siz de ölmediniz miydi?
    Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp
    çok sıcak bir yaz günü
    yapraksız kabristana gömülmediniz miydi?
    Demek ölmemişsiniz?

    Ya siz?
    Muharrir Ahmet Cemil?
    Gözümle gördüm
    tabutunuzun
    toprağa indiğini.

    Hem galiba
    tabut biraz kısaydı boyunuzdan.
    Onu bırakın Ahmet Cemil,
    vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan,
    o ilâç şişesidir
    rakı şişesi değil.
    Günde elli kuruşu tutabilmek için,
    yapyalnız
    dünyayı unutabilmek için
    ne kadar çok içerdiniz...
    Ben sizi ölmüş zannediyordum.
    Başucumda durup el ele verdiniz,
    buyrun, oturun dostlar,
    hoş gelip sefalar getirdiniz...

    Bir eski Acem şairi :
    «Ölüm âdildir» — diyor,—
    «aynı haşmetle vurur şahı fakiri.»

    Hâşim,
    neden şaşıyorsunuz?
    Hiç duymadınız mıydı kardeşim,
    herhangi bir şahın bir gemi ambarında
    bir kömür küfesiyle öldüğünü?...

    Bir eski Acem şairi :
    «Ölüm âdildir» — diyor.
    Yakup,
    ne güzel güldünüz, iki gözüm.
    Yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir...
    Fakat bekleyin, bitsin sözüm.
    Bir eski Acem şairi :
    «Ölüm âdil...»
    Şişeyi bırakın Ahmet Cemil.
    Boşuna hiddet ediyorsunuz.
    Biliyorum,
    ölümün âdil olması için
    hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz...

    Bir eski Acem şairi...
    Dostlar beni bırakıp,
    dostlar, böyle hışımla
    nereye gidiyorsunuz?
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:57

    PORTATİF KARYOLA


    Bu onun karyolası
    portatif bir karyola.
    O her sabah
    buradan çıkardı yola.
    Ve her akşam
    burda çözerdi ıslak ayakkaplarını.
    Karyolanın başucunda kitaplar...
    Açıyorum
    birer birer
    kitaplarını.
    Satırların
    üzerinde
    ellerinin izi var.
    Pencerenin içindeki
    bu beyaz diş fırçası, bu bembeyaz sabun
    onun...
    Elsiz kolları göğsünde
    yatıyor karyolanın üstünde
    lacivert gemici fanilası..
    Bu onun karyolası
    portatif bir karyola.
    Duvarda külrengi bayramlık kasketi.
    Yerde bir üçüncü mevki
    tren bileti.....
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:57

    POSTACI



    İnsanın, dünyanın, yurdun haberini,
    ağacın, kuşun, kurdun haberini,
    seher vakitlerinde
    yahut
    gecenin ortasında
    taşıdım insanlara yüreğimin çantasında,
    şairlik ettim
    bir çeşit postacılık yani.
    Çocukken postacı olmak isterdim,
    şairlik filân yoluyla değil ama
    basbaya, sahici postacı.
    Renkli kalemlerle çizilirdi bin türlü resim
    hep aynı postacının, Nâzımın resmi,
    Jül Vernin romanlarıyla coğrafya kitaplarına.
    İşte, köpeklerin çektiği kızağı
    sürüyorum buzun üzerinde,
    Işıldıyor kuzey şafağı
    konserve kutularıyla posta
    paketlerinde.

    Bering boğazını geçiyorum.
    Yahut işte bozkırda gölgesinde ağır bulutların
    asker mektubu dağıtıp ayran içiyorum.
    Yahut da büyük şehrin uğultulu asfaltındayım,
    çantamda yazıları yalnız müjdelerin
    yalnız umutların.
    Yahut çölde, yıldızların altındayım.
    Bir küçük kız ateşler içinde hasta.
    Kapı çalınıyor gece yarısı:

    -posta!
    Küçük kızın gözleri açıldı mavi mavi.
    Babası yarın akşam dönüyor hapislikten.
    O karda kıyamette bendim bulan o evi,
    komşu kıza bendim telegrafı getiren.

    Çocukken postacı olmak isterdim.
    Oysaki, Türkiyemde postacılık zor sanattır.
    Telegraflarda envai türlü acı
    mektuplarda satır satır keder taşır
    o güzelim memlekette postacı.

    Çocukken postacı olmak isterdim.
    Muradıma, Macaristan'da erdim, ellisinde.
    Çantamda bahar,
    Çantamda Tuna'nın pırıltısıyla
    kuş cıvıltısıyla,
    taze çimen kokusuyla dolu mektuplar.
    Moskova'ya Budapeşte'den,
    çocukların çocuklara mektupları.

    Çantamda cennet...
    Bir zarfın üzeri:
    "Memet,
    Nâzım Hikmet'in oğlu,
    Türkiye"
    diye yazılı.
    Moskova'da mektupları birer birer
    kendim dağıtırım adreslerine.
    Yalnız Memedin mektubunu götüremem yerine.
    hattâ yollıyamam.

    Nâzım'ın oğlu,
    haramiler kesmiş yolu,
    mektubunu vermezler
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:57

    RADYOAKTİVİTELİ YAĞMURLAR ÜSTÜNE

    Kapayın pencereleri sımsıkı,
    çocukları sokaklara bırakmayın,
    yağmurlar ölüm taşıyor tohumlara,
    paslı yağmurlar yağıyor.

    Yağmurları temizlemeli,
    yine gümüş gibi parlatmalı yağmurları,
    yağmurlar yine yalnız güneşi taşısın tohumlara,
    çocuklar yine koşabilsin yağmurların içinde,
    pencereleri yağmurlara açabilelim yine.
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:57

    RUBAİLER


    BİRİNCİ BÖLÜM


    1

    Bir gerçek âlemdi gördüğün ey Celâleddin, heyûlâ filân değil,
    uçsuz bucaksız ve yaratılmadı, ressamı illetî-ûlâ filân değil.
    Ve senin kızgın etinden kalan rubailerin en muhteşemi :
    «Suret hemi zıllest...» filân diye başlayan değil...


    2

    Ruhum ne ondan önce vardı, ne ondan ayrı bir sırrın kemâlidir,
    ruhum onun, o dışımdaki âlemin bende akseden hayâlidir.
    Ve aslından en uzak ve aslına en yakın hayâl
    bana ışığı vuran yârimin cemâlidir...


    3

    Sevgilimin hayâli dile geldi aynanın üzerinde :
    «— O yok, ben varım,» — dedi bana günün birinde.
    Vurdum, düştü parçalandı ayna, kayboldu hayâl
    ve lâkin çok şükür sevgilim duruyor yerli yerinde...


    4

    Muşambanın üstüne resmini bir kerecik çizdim ama
    günde bin kere resmin çıktı bende tepemden tırnağıma,
    fakat ne tuhaf şey hayâlin onda daha çok kalacak
    benden uzun ömürlüdür muşamba...


    5

    Sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle.
    Halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle
    ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var
    ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile...


    6

    Öptü beni : «— Bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardır,» — dedi.
    «Bu ıtır senin icâdın değil, saçlarımdan uçan bahardır,» — dedi.
    «İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde :
    «körler onları görmese de, yıldızlar vardır,» — dedi...


    7

    Bu bahçe, bu nemli toprak, bu yasemin kokusu, bu mehtaplı gece
    pırıldamakta devâmedecek ben basıp gidince de,
    çünkü o ben gelmeden, ben geldikten sonra da bana bağlı olmadan vardı
    ve bende bu aslın sureti çıktı sadece...


    8

    «— Paydos...» — diyecek bize bir gün tabiat anamız, —
    «gülmek, ağlamak bitti çocuğum...»
    Ve tekrar uçsuz bucaksız başlayacak :
    görmeyen, konuşmayan, düşünmeyen hayat...


    9

    Ayrılık yaklaşıyor her gün biraz daha,
    güzelim dünya elvedâ,
    ve merhaba
    k â i n a t . . .


    10

    Balla dolu petek
    yani gözlerin güneşle dolu...
    Gözlerin, sevgilim, gözlerin toprak olacak yarın,
    bal başka petekleri doldurmakta devâmedecek...


    11

    Ne nurdan
    ne çamurdan,
    sevgilim, kedisi ve kedinin boynundaki boncuk
    yuğrumlarındaki farkla hepsi aynı hamurdan...


    12

    Lahana, otomobil, veba mikrobu ve yıldız
    hep hısım akrabayız.
    Ve ey güneş gözlü sevgilim, «Cotigo, ergo sum»1 değil
    bu haşmetli ailede varız da düşünebilmekteyiz...


    1 Düşünüyorum, demek ki varım.


    13

    Aramızda sadece bir derece farkı var,
    işte böyle kanaryam,
    sen kanatları olan, düşünemeyen kuşsun,
    ben elleri olan, düşünebilen adam...



    İKİNCİ BÖLÜM


    1

    «— Şarapla doldur tasını, tasın toprakla dolmadan,» — dedi Hayyam.
    Baktı ona gül bahçesinin yanından geçen uzun burunlu, yırtık pabuçlu adam :
    «— Ben, bu nimetleri yıldızlarından çok olan dünyada açım,» — dedi,
    «şaraba değil, ekmek almaya bile yetmiyor param...»


    2

    Ölümü, ömrün kısalığını tatlı bir kederle düşünerek
    şarap içmek lâle bahçesinde, ayın altında...
    Bu tatlı keder doğduk doğalı nasibolmadı bize :
    bir kenar mahallede, simsiyah bir evde, zemin katında...


    3

    Ömür gelip geçiyor, vakti ganimet bil uyanılmaz uykulara varmadan :
    yâkut şarabı billûr kadehe doldur, seher vaktidir ey delikanlı uyan...
    Perdesiz, buz gibi odasında uyandı delikanlı,
    gecikmeyi affetmeyen fabrikanın canavar düdüğüydü uğuldayan...


    4

    Geçmiş günün hasretini çekmem
    — yalnız bir yaz gecesi bir yana —
    ve gözümün son mavi pırıltısı bile
    gelecek günün müjdesini verecek sana...


    5

    Ben, bir insan,
    ben, Türk şairi komünist Nâzım Hikmet ben,
    tepeden tırnağa iman,
    tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibâret ben...


    6

    Ben, spiker, konuştum,
    sesim bir tohum gibi ağır ve çıplak :
    — Kalbimin saat ayarını veriyorum,
    gonga tam şafak vakti vurulacak.



    ÜÇÜNCÜ BÖLÜM


    1

    İnsan
    ya hayrandır sana, ya düşman.
    Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun
    ya bir dakka bile çıkmazsın akıldan...


    2

    Çürüksüz ve cam gibi berrak bir kış günü
    sımsıkı etini dişlemek sıhhatli, beyaz bir elmanın.
    Ey benim sevgilim, karlı bir çam ormanında nefes almanın
    bahtiyarlığına benzer seni sevmek...


    3

    Kim bilir belki bu kadar sevmezdik birbirimizi
    uzaktan seyredemeseydik ruhunu birbirimizin.
    Kim bilir felek ayırmasaydı bizi birbirimizden
    belki bu kadar yakın olmazdık birbirimize...


    4

    Gün iyiden iyiye ışıdı artık,
    tortusu dibe çöken bir su gibi duruldu, berraklaştı ortalık.
    Sevgilim, sanki seninle yüz yüze geldim birdenbire :
    aydınlık, alabildiğine aydınlık...
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:58

    SALKIMSÖĞÜT


    Akıyordu su
    gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
    Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
    Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
    koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
    Birden
    bire kuş gibi
    vurulmuş gibi
    kanadından
    yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
    Bağırmadı,
    gidenleri geri çağırmadı,
    baktı yalnız dolu gözlerle
    uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!

    Ah ne yazık!
    Ne yazık ki ona
    dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
    beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!


    Nal sesleri sönüyor perde perde,
    atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!


    Atlılar atlılar kızıl atlılar,
    atları rüzgâr kanatlılar!
    Atları rüzgâr kanat...
    Atları rüzgâr...
    Atları...
    At...

    Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!

    Akar suyun sesi dindi.
    Gölgeler gölgelendi
    renkler silindi.
    Siyah örtüler indi
    mavi gözlerine,
    sarktı salkımsöğütler
    sarı saçlarının
    üzerine!

    Ağlama salkımsöğüt,
    ağlama,
    Kara suyun aynasında el bağlama!
    el bağlama!
    ağlama!

    1928
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:58

    SEN


    En güzel günlerimin
    üç mel'un adamı var:
    Ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
    en güzel günlerimin bu üç mel'un adamını
    yer yer tırnaklarımla kazıdım
    hatıralarımın camını..
    En güzel günlerimin
    üç mel'un adamı var:
    Biri sensin,
    biri o,
    biri ötekisi..
    Düşmanımdır ikisi..
    Sana gelince...
    Yazıyorsun..
    Okuyorum..
    Kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
    insanın
    bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
    Ne yazık!..
    Ne kadar
    beraber geçmiş günlerimiz var;
    senin
    ve benim
    en güzel günlerimiz..
    Kalbimin kanıyla götüreceğim
    ebediyete
    ben o günleri..
    Sana gelince, sen o günleri -
    kendi oğluyla yatan,
    kızlarının körpe etini satan
    bir ana gibi satıyorsun!.
    Satıyorsun:
    günde on kaat,
    bir çift rugan pabuç,
    sıcak bir döşek
    ve üç yüz papellik rahat
    için...
    En güzel günlerimin
    üç mel'un adamı var:
    Biri sensin,
    Biri o,
    biri ötekisi...
    Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
    Sana gelince...
    Ne ben Sezarım,
    Ne de sen Brütüssün...
    Ne ben sana kızarım
    ne de zatın zahmet edip bana küssün..
    Artık seninle biz,
    düşman bile değiliz..
    1933
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:58

    SES



    Çeneni avuçlarının içine alıp,
    duvara dalıp
    kalma!.
    Çeneni avuçlarının içine alma!.
    Kalk!
    Pencereye gel!
    Bak!
    Dışarda gece bir cenup denizi gibi güzel,
    çarpıyor pencerene dalgaları..
    Gel!
    Dinle havaları:
    havalar seslerin yoludur,
    havalar seslerle doludur:
    toprağın, suyun, yıldızların
    ve bizim seslerimizle...
    Pencereye gel!
    Havaları dinle bir:
    Sesimiz yanındadır,
    sesimiz seninledir...
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:59

    SESLER GELİYOR.....



    Sesler geliyor günbatısından
    sesler....
    Koynunda güneşin kaybolduğu zindan
    aydınlanacak mı?
    Bekliyelim mi?
    Bekliyebilir miyiz?
    Biz
    gündoğusunun milyonlarla milyonu
    bekliyoruz bunu..
    Sesler geliyor günbatısından
    sesler..
    Biz
    çıplak ayaklı Hindistanın açlığını
    esmer gözlerinde bir alev gibi taşıyanlar.
    Biz
    sarı yüzlerinden gözleri bıçak yarası gibi bakan
    kavga meydanlarında kellesini koparıp
    kocaman kanlı sarı bir çiçek gibi bırakan
    Çin seddinin kulileri....
    Biz
    Borneo, Sumatra, Cava köylüleri....
    Biz...
    Biz güneşin doğduğu yerden haykırıyoruz
    mavi gömlekli, mavi gözlü Almanyalılara...
    Ve istiyoruz ki olsun naramızın aksisedası
    Krup favrikalarından kopan:
    - HURRRA......


    Kurtuluşun kırmızı eli
    dolaşıyor üstünde Almanyanın.
    Dışarı fırlamak için tepiniyor
    amele mahallelerinde tanklar.
    Berlinin caddeleri kulak asıyor yine
    Spartaküslerin ayak sesine..
    Göbeğinden çatlıyacak Avrupa.
    Avrupanın çatlıyacak göbeği....
    Çatlıyacak
    çatlıyor
    çatla...
    Çabuk olun haydı...
    Diyelim:
    - . .DI....
    Diyelim milyonlarla milyon ağız birden:
    - ÇATLADI......


    Söyle Berlin....
    Söyle...
    Elleri bombalı mavi gömleklilerin
    bekliyecek mi yine
    Unter den Linden caddesinde nöbet?
    Alevden bayrakların üstünde
    yeniden can bulacak mı Karl Liebknecht?
    Avrupa bocalıyor..
    Hava fırtınalı
    omurga delik
    serdümen sarhoş..
    Kooooş....
    Dümen başına.....
    Sesler geliyor günbatısından
    sesler....
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:59

    SİLÂHSIZ İNSANLAR



    Beş kıtanın içinden başladı sefer
    Gidildi kuzeye doğru, gidildi,
    Ormanlar, kayalar, göller, denizler
    Şehrine varıldı, şehir yeşildi.



    Bu gelenler silâhsız adamlardı
    Her birisi yüreğini çıkardı.
    Her yürekte güzel bir şeyler vardı,
    Hayata sevdalar ilân edildi.



    Geceler beyazdı, gündüzler serin,
    Sözleri dövdüler dan dan da din din,
    Örsünde sıcacık yüreklerinin
    Ölüm bu sözlerden güçlü değildi.

    1956
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:59

    STRONSİUM 90



    Acayipleşti havalar,

    bir güneş, bir yağmur, bir kar.

    Atom bombası denemelerinden diyorlar.



    Stronsium 90 yağıyormuş

    ota, süte, ete,

    umuda, hürriyete,

    kapısını çaldığımız büyük hasrete.



    Kendi kendimizle yarışmadayız, gülüm.

    Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz,

    ya dünyamıza inecek ölüm.

    16 Mart 1958
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:59

    ŞAİR



    Şairim
    şimşek şekillerini şiirlerimin
    caddelerde ıslık çalarak
    kazırım
    duvarlara..
    100 metreden
    çiftleşen iki sineği seçebilen iki gözüm,
    elbette gördü
    iki ayaklıların
    ikiye ayrıldığını..
    Sen
    benim
    hangisinden olduğumu anlamak istiyorsan
    cebime sok
    kafanı:
    orda
    aydınlığı okuyan kara ekmek
    sana doğruyu söyler..
    Şairim
    şiirden anlarım,
    en sevdiğim gazel
    Anti Düringidir Engelsin..

    Şairim
    bir yıl yağan yağmur kadar şiir yazdım..
    Fakat asıl
    şaheserime
    başlamak için
    Hafızı Kapital olmayı bekliyorum.

    Futbolda eski kurdum.
    Fenerbahçenin forvetleri
    mahallede kaydırak oynıyan birer piç kurusuyken
    ben
    en ağır hafbekleri yere vururdum.
    Fulbolda eski kurdum.
    Santırdan alınca pası
    çakarım
    Hooooooooooooooooooooooooop!
    5 numro top
    açık ağzından girer golkipin karnına.
    Bana mahsustur bu vuruş
    futbol potinlerim
    kurşunkalemimden öğrendi bu zanaatı!
    O kurşunkalemim ki
    9 deliğinizden vücudunuza her tıktığı mısra
    işkembenizde taş.
    Şairiz be,
    şairiz dedik ya be arkadaş....


    1923
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 12:59

    ŞARKILARIMIZ

    Şarkılarımız
    varoşlarda sokaklara çıkmalıdır.
    Şarkılarımız
    evlerimizin önünde durmalı
    camlara vurmalı
    kapıların ellerini sıkmalıdır,
    sıkmalıdır
    acıtana kadar,
    kapılar
    bağlı kollarını açana kadar...

    Biz anlamayız
    tek ağzın türküsünü.
    Her matem gecesi
    her bayram günü,
    şarkılarımız
    bir gaz sandığını yere yıkarak
    sandığın üstüne çıkarak
    kocaman elleriyle tempo tutmalıdır.
    Şarkılarımız
    çam ormanlarında rüzgar gibi bize kendini
    hep bir ağızdan okutmalıdır!!.

    Şarkılarımız
    ön safta en önde saldırmalıdır düşmana.
    Bizden önce boyanmalıdır
    şarkılarımızın yüzü kana..

    Şarkılarımız
    varoşlarda sokaklara çıkmalıdır!
    Şarkılarımız
    bir tek yüreğin
    perdeleri inik
    kapısı kilitli evinde oturamaz!.
    Şarkılarımız
    rüzgara çıkmalıdır...
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 13:00

    ŞEHİTLER



    Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
    mezardan çıkmanın vaktidir!


    Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
    Sakarya'da, İnönü'nde, Afyon'dakiler
    Dumlupınar'dakiler de elbet
    ve de Aydın'da, Antep'te vurulup düşenler,
    siz toprak altında ulu köklerimizsiniz
    yatarsınız al kanlar içinde.


    Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
    siz toprak altında derin uykudayken
    düşmanı çağırdılar,
    satıldık, uyanın!


    Biz toprak üstünde derin uykulardayız,
    kalkıp uyandırın bizi!
    uyandırın bizi!


    Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
    mezardan çıkmanın vaktidir!

    1959
    EMRE
    EMRE
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 432
    Yaş : 32
    Nerden : GEBZE
    Kayıt tarihi : 08/12/08

    Nazım Hikmet şiirleri - Sayfa 4 Empty Geri: Nazım Hikmet şiirleri

    Mesaj  EMRE Salı Ara. 09 2008, 13:00

    TAHİRLE ZÜHRE MESELESİ


    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
    bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
    yani yürekte.



    Meselâ bir barikatta dövüşerek
    meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
    meselâ denerken damarlarında bir serumu
    ölmek ayıp olur mu?



    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.



    Seversin dünyayı doludizgin
    ama o bunun farkında değildir
    ayrılmak istemezsin dünyadan
    ama o senden ayrılacak
    yani sen elmayı seviyorsun diye
    elmanın da seni sevmesi şart mı?
    Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
    yahut hiç sevmeseydi
    Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?



    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil

      Forum Saati Cuma Mayıs 17 2024, 13:32